2018 yılı yaz döneminde başlayan ve ağustos ayında tavan yapan döviz kurlarındaki yükselişe paralel olarak faizlerin artması ve enflasyon yükselişi tüm sektörleri etkiledi ancak bunların başında otomotiv dolayısıyla araç kiralama sektörü geliyor. İlk olarak yıl sonuna doğru dövizle sağlanan finansman maliyetinin beklenen seviyenin çok üzerine çıkması, birçok firmanın bu durumu öngörememiş olması sebebiyle konkordato ilanları ve sonrasında iflasa giden markalar oldu. Operasyonel kiralama diye adlandırılan uzun dönemli kiralama modelinde kiradaki araç iadeleri, yeni araç talebinin daralması ve yeni araç maliyetlerinin yükselmesi sebebiyle ciddi küçülme ile karşı karşıya kaldı. Özellikle uzun dönemli taleplerde kiralama sözleşmelerinin TL cinsinden yapılabilecek olması da bu durumu etkiledi. Halihazırda birçok firmanın da mevcut pozisyonunu korumakta zorlandığı hatta pazardan çekilme durumuna geldiği de söylentiler arasında. Finansman konusunda arkasında güçlü holdingler bulunduran markalar iyi ihtimalde 2019 yılını planlı bir daralma ile geçirecek ve 2020 yılında ekonomik koşulların pozitif hale gelmesini umut ederek bekleyecek.
Kısa süreli kiralama firmalarında da benzer durum söz konusu. Finansman sorunu yaşayan firmalar yaz döneminde çalıştırdıkları yüksek adetlerdeki araçların kış döneminde çalıştıramadığı büyük kısmını 2.el piyasasında elinden çıkardı. Tabi sıfır araca olan ÖTV desteği ve enflasyonist ortam 2.el araçların beklenen değerinin altında satılmasına sebep oldu. Finansman konusunda güçlü bazı markaların ise bu araçları 2.el olarak satmadığını ve 2019 yılı yüksek sezonunda yeni araç maliyetlerine katlanmamak amacıyla ellerinde tuttuğunu biliyoruz.
Yine kısa süreli kiralamada konkordato ilan eden, ciddi küçülmeye giden ulusal ve uluslararası markaların dahi franchise şirketlerinin olduğunu da belirtmek lazım.
2019 yılında özellikle kısa süreli kiralama firmaları açısından enteresan bir yıl olacak. Onları neler bekliyor bir sonraki yazımda paylaşacağım.